29 Kasım 2010 Pazartesi

Kaynak Saç

Hayır,yanlış biliyorsunuz işte işin aslı öyle değil!

Uzun ama yanlış kuaför seçimi ile yıpranmış olan saçlarımı hiç istemeyerek kısaltmıştım.Bir türlü kendimi benimseyemediğim içinde nasıl uzun saç kullanırım diye düşünüyordum.Çocukluğumdan kalma baya uzun bilek kalınlığında bir saçım var,hiçbir şekilde işlenmemiş.Onu kaynak yaptırmaya karar verdim derken,danıştığım kuaförüm saçımın incelmiş ve yıpranmış olduğundan kaynağı önermedi.Çıt çıt yapmayı düşündüm fakat onu kullanmak için de saçımın kısalığından kaynaklı kuaföre gitmem gerekecekti sıkça.Sonuç itibariyle at kuyruğu olarak yaptırmaya karar verdim postişimi,en azından bir yerde uzun kullanmanın tadını almış olacağım.
İşin aslına gelince,hemen hemen hepimizin zararlı diye uzak durduğu kaynak aslında bilindiği gibi saçı yıpratan ya da uzamasına engel olan bir şey değilmiş.Kuaförümden edindiğim bilgiye göre,kaynak yapıldıktan sonraki süreçte saç diplerimizden kopan teller dökülmeyip kaynağın yapıldığı kısımda biriktiği için,çıkartıldığı zaman yoğun bir dökülme görülüyormuş ve kadınlar bunu ''aman allahım saçlarım tamamen döküldü'' olarak yorumluyor ve kaynağın saça zarar verdiğini düşünüyormuş.Halbuki dökülen sadece dipten kopupta yere düşmeyen birikmiş saçlar :) Birden o kadar saç dökülünce panik olunuyor demek ki :) ''oh be ne güzel aylarca hiç saçım dökülmemişti'' diye düşünen yok sanırım,bu da olumlu tarafı olsa gerek düşünebilene :)
Kaynak ilk yapıldığı iki-üç gün içerisinde biraz acı veriyormuş,bir kaç gece rahat uyuyamamayı göze alırsanız daha sonra alışmış olacaksınız korkmayın :) Rahat rahat banyoda şampuanlayabiliyor ve dilediğiniz gibi de kurutabiliyorsunuz.Tek kötü yanı dipten tarayamamanız.Üstten üstten,fırça tellerini derine sokmadan düzeltebiliyorsunuz saçlarınızı...Tabii fön ve benzeri durumlar için kuaföre başvurmak gerekiyor zarar vermemek için...
Dediğim gibi saçımın inceliği ve yıpranmışlığı açısından bana önerilmedi ama siz düşünüyorsanız benim söyleyeceklerim bunlar...
Bu arada saçlar için en doğal bakımın haftada bir zeytinyağı olduğunu söylemiş miydim?Deneyin...
Sevgiler...

28 Kasım 2010 Pazar

Pembe sevenler parmak kaldırsın :)

Olmazsa olmaz renklerimden olan pembe rengi için japon tarzdan alıntı yaptığım iki foto paylaşacağım sizlerle.Bir tanesi kotla rahat rahat kullanabileceğiniz,bu senenin yuvarlak burun modasına uygun tatlı mı tatlı bir ayakkabı.Kimine göre iddalı kimine göre günlük kullanıma uygun olan bu rengin ayakkabısı japon Tarz Giyim'de 75 tl olarak izleyiciye sunuluyor.

Diğeri ise yakasında ki tüyden kaynaklı daha klasik kullanıma uygun düşecek,belki biraz daha ağır duran toz pembe diyebileceğimiz bir pardesü...Onun fiyatı da 60 tl olarak sunulmuş.

Ürünlerin güzelliği dışında ilgimi çeken fiyatlarının uygunluğu...Kargo ödemelerini de kendilerinin yaptığını belirtirsem siz de hak verirsiniz sanıyorum.Tek riskli tarafı deneme olanağının bulunmaması ama belli ürünlerde bunun öneminin olacağını da düşünmüyorum.
Neyse,ne diyorduk pembe renk sevenler parmak kaldırsın :) Leopar dışında kıyafetlerim arasında illa ki olmalı dediğim bu renk,aksesuarlarımdan oje rengime kadar dört yanımı sarmış durumda.Çingene pembesinden tutun da,oldukça cırtlak bir pembeye varana kadar her tonuna giriş iznim var diyebilirim.İnsanın özgür,mutlu,heyecanlı ve maceraya açık ruh durumlarında kullanılmaya en müsait ve ruhu doruğa taşımaya etken en özel renklerden olduğunu düşünüyorum.Eğer uzak duruyorsanız,yanlızca bir defa bu renge geçiş hakkı vermenizi tavsiye ediyorum.
Son olarak;

Eskilerden günümüze gelen bir kesim olarak yazmam yanlış olmayacaktır,hani şu Hülya Avşar'ın disco sahnelerinde üzerinden düşürmediği tarzda,tek eksik olan başımda ki bantım olsa gerek :) Siyah tayt,siyah çizme ve siyah kemerle kombine ettiğim bu pembe tuniğim en sevdiklerim arasında...
Bu arada Berrin bilir bir de kırmızı oje tutkum vardır benim,her kıyafete uyar gözüyle baktığım bir tutku noktasında hem de :) Bununla ilgili başka bir post yayınlayacağım,tekrar görüşmek üzere...

25 Kasım 2010 Perşembe

Topuklu ayakkabıyla kafasına vuruyorum, kimin mi? Ünlü düşünür Nihat Doğan'ın :)

He zoruma gitti :)
Lise yılları mıydı yeni mi bitmişti hatırlamıyorum kral tv nin ilk açıldığı revaçta olduğu sene ilk olarak orada görmüştüm zat-ı muhteremi.. gırdınnn galbimiiii diye gerdan kırıyor aynı anda şangırrrrtt diye camlar kırılıyordu :))
Şu adamı da sevenler vardır elbet, misal beni çok güldürüyor, bu şekilde güldürebilen azdır.

Sayfaya yakışsın diye pembe gömleğiyle çağırdım neden mi? stilettonun sivri topuğuyla kafasına kafasına vurmak için. Belki aklı başına gelir :)

Geçtiğimiz yaz ismini hatırlayamadığım yeni bir dondurma markasının reklamlarında görünmeye başlamıştı ki kısa sürede reklam yayından kalktı muhtemelen dondurmayı kimse almadığı için firmada battı nihat doğan yüzünden. E çeksinler cezalarını dondurma reklamında ne işi var bir de sonunda 'face to face' deyip bilmem kaç numaralı bakışıyla bakıyordu :)
Bu adamı jilet reklamında oynatmak gerektiğini düşünememişler. Ne de olsa kendi söylemiyle 'nihat doğan sakal gibidir, kestikçe daha gür çıkar' :))

şimdi sizlere ünlü düşünür Nihat Doğan'dan inciler sunacağım..

'önceden delikanlılığın kitabını yazıyorlardı, şimdi gayliğin..yazsınlar bakalım'
'halkın idolu robin hood olacağım..başbakanlıktan liderlikten bahsediyorum'
'benim memleketimin koyunu bile bir başka bakıyor' :)))
'biz boşandığımız kadının topuğuna dahi bakmayız' hahhahahha
'senin ruhun benim ruhumun önünde diz çöker tövbe ister'(i. tatlıses için)
'ben überseksüelim' hahhahahha
'face to face görüşelim'
'Atatürk ne demiş; yurtta sulh barışta sulh' :))
'filmi izledim beğendim, anladığım kadarıyla New york'ta geçiyor' (New york'ta beş minare için)

ve daha neler neler..
Stiletto kafasına ilk vurulacak olanı Nihat Doğan olarak seçti..
Benim memleketimin erkeği de bir başka oluyor bir başka bakıyor canım :))))

24 Kasım 2010 Çarşamba

Makyaja kanmayan erkek,bilinçli tüketicidir :)

Sabah sabah bir erkek arkadaşımın facebook sayfasında rastladIm bu cümleye,oldukça güldüğümü söylemeliyim.
Ben erkek olsaydım sanırım hayatımda ki bayanın sabah kalktığında nasıl göründüğünü merak ederdim.Tamam yanıma gelirken,dışarı çıkarken süslenip püslenip yerini alıyor şehir sokaklarında ama ya ev sınırlarında?Tepeden topladığımız,savruk giyindiğimiz,salaşa beş kala dediğimiz günlerimiz elbette oluyor ama o esnada makyajımızdan arınan yüzümüz ne durumda?Hemen söyleyeyim,eğer yoğun makyaj gören bir cildimiz var ise kesinlikle solgun ve gözeneklerin kapanıp hava almamasından kaynaklı pürüzlü bir durumda.Makyaj sonrası tonikler,losyonlar,besleyici kremler olsa da bunlara ayıracağımız 5-10 dakikalık zamanı dahi çok görmemiz biraz da buna neden...
Tonik,maske tarzında ürünlerle uğraşacak zamanımız ya da günün yorgunluğundan halimiz olmadığını düşündüğümüz anlarımızda en azından bir kremle yüzümüzü nemlendirmeyi öneriyorum.Kullandığım ve oldukça yararını gördüğüm kayısı yağını da denemenizi tavsiye ediyorum ayrıca...Aktardan tedarik edebileceğiniz 1 şişe kayısı yağını,her akşam yüzünüzü temizledikten sonra pamuk yardımıyla sürüp gece boyu bekletebilirsiniz.Hem canlı bir görünüm sağlayacak hem de gözeneklerinize yerleşmiş olan makyaj kalıntılarını temizleyecektir.(Çok hafif duyacağınız yanma,cildinizin ne denli yorgun olduğunun göstergesidir).

Gelelim bilinçli tüketici konusuna:) Bana makyaja kanmayan bir erkek gösterebilir misiniz:)
Varsa çıksın meydana :)


22 Kasım 2010 Pazartesi

hangi ülkenin erkeği size göre (test)

Hangi ülkenin erkeği size göre bilmek istiyorsanız mahmure.com daki bu testi çözmeye davet ediyorum sizi :)

İran
Sadece görece muhafazakar yapınızdan dolayı değil, karşı cinste aradığınız diğer kültürel ve fiziksel özelliklerden dolayı da ruh ikizinizin İran'da olabileceğini düşünüyoruz.
Müthiş bir kültürel mirasa sahip bu topraklarda, damarlarında Pers kanı dolaşan bir prens sizi bekliyor olabilir...

benim testimin sonucu bu :)) sevmediğin ot burnunda bitermiş derler ya öyle..
banane saymam :))

20 Kasım 2010 Cumartesi

Ah, kadınlar :)




*Bütün kadinlar kesin bir cevabi olmayan konularda soru sormakta müthis ustadir. Maksat, siz kendinizi sürekli suçlu hissedin.
* Istinasiz her kadin vermesi gereken bir-iki kilo oldugunu düsünür.
* Kadinlar tuvaletin kapagini küçük bir hareketle indirmek yerine tuvaletten salona kadar yürür, kocasina söylenir ve tuvalete geri döner.
* Erkek konusurken kadin lafin ortasindan konusmaya dalar ve devameder.Ayni seyi erkek yapacak olsa kiyamet kopar.
* Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen kadin, sokaga çiktiginda saatlerce baska kadinlarin elbiseleriyle ilgilenir.(evett)
* Kocalarinin zengin, yakisikli, kültürlü, basarili, dürüst, güvenilir, sadik ve kilibik olmasini isterler.Bu kadar meziyet kafi. Adamin kafasina kakilacak birkaç eksiklik olmali. (hahahhah)
* Eger iliski bitecekse bitiren tarafin kendileri olmasini isterler. Olurlar da. Aksi durumda ne yapar ne eder tekrar bir araya gelir, ''terk etme''eylemini gerçeklestirirler.(ehehehheh)
* Dünyanin merkezi olmak isterler. Cesareti olan erkek varsa baska merkezler icat etsin. Hiç olmazsa ''Pisman olma'' duygusunu tatmis olur. (hahah)
* Kadinlar kendilerine neler verildigine degil, onlar için nelerden vazgeçildigine bakar.(hımmm)

alıntıdır..

14 Kasım 2010 Pazar

A MODA STYLE ÇİZME

Sanıyorum kış ayı kombinelerimizin en belirgin hatlarını oluşturan bölümlerden biri bu;hemen hemen her kadının dikkat ettiği,vitrinlerde sık sık göz attığı,giymeye cesaret edemese dahi beğendiği değişik modellerin bulunduğu bir kategoride çizmeler.Genellikle düz taban çizmeler revaçta gibi görünse de,topuklu çizmelerinde kaybolmadığı bir kış dönemi geçirdiğimizi görüyorum etrafıma baktığımda...Benim tercihim genel anlamda düz taban çizmeler oluyor,şuana kadar sadece bir defa topuklu çizme giydim bu sene ve masabaşı çalıştığım halde oldukça yordu beni...
Daha önceki postumda bahsettiğim japon tarzı çizmelerden birkaç model ekleyip beğeninize sunmak istiyorum bu yazıda.Önce benim her aksesuarda ve giyimde favorim olan leopardan başlayalım;
İşte benim gibi ''ben yüksek ve ince topuk giyemem'' diyenler için oldukça şık ve albenisi olan bir leopardi çizme...Bahsettiğim japon tarz stilde fiyatı 80 TL olarak geçiyor.

Yukarıda eklediğim çizmeye nazaran daha dişi ve daha ince topuk bir leopar...Bence klasik giyime daha yatkın,genel anlamda spor giyinene bir kadının tercih etmemesi gereken ve tabii ince topuk ile yürümeye cesaret eden bir kadının da rahatlıkla tercih edebileceği bir tarzda.Fiyatı 95 TL olarak geçiyor.

Yine ince topuk ve benim yine özellikle kırmızısını iddialı bulduğum,aynı zamanda da her iki rengin oldukça şık durduğunu düşündüğüm favorilerimden bu çizmeler.Hem kot ile hem kumaş pantolonla çok rahat kullanılabilecek ama ince topuk olduğundan yürüyüş açısından ayakları zorlayacak bu çizmelerin fiyatları da 95 TL olarak geçiyor.
Bu topuklu çizmeler arasından hemen sıyrılıp bir tane düz taban çizmeye bakalım mI?Mesela siyah renginin de mevcut olduğu bu çizme;

Her çeşit kıyafet ile rahat rahat kullanılabilecek,oldukça rahat görünen ve oldukça şık bir görüntüye sahip bu japon tarzı da 80 TL olarak geçmekte...Japon tarz diyorum fakat benzerleri illa ki piyasada mevcuttur.
Son olarak benim oldukça beğendiğim ama renginden ötürü kullanışlı bulmadığım bir çizme ile noktalıyorum postumu;
Topuğu hemen hemen hepimizin kullanabileceği ölçülerde,yuvarlak burunlu,farklı renklerinin kot ve etek ile çok güzel duracağına inandığım şık bir çizme modeli...
Son cümleleri yazarken favorimin her daim leopardi olduğunu belirtmek istiyorum,yanlızca çizmede değil kadına dair herşeyde bir parça leopar bulunmalı bana göre.Kıyafetlerim de yer yer hakim olan leoparları da bir sonraki postlarda belki paylaşabilirim sizinle,ne dersiniz?
Mutlu kalın...

13 Kasım 2010 Cumartesi

Leoparı ya seversin ya sevmezsin

Dişiliğin, vahşiliğin, gücün cazibenin simgesi olarak görülen leopar desenli elbiseler ve diğer ürünlerin modası geçmiyor. Her yıl değişen trend’in yanında leopar ayrı bir kulvarda hakimiyetini sürdürüyor.
Son yıllarda orijinal sarı kahve tonlarının dışına çıkılıp pembe siyah gri turkuvaz tonlarına  geçilmesi beğeni yelpazesini genişletmiş durumda.
Kadınların hatta erkeklerin de leoparı seven ve sevmeyenler olarak ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Sevip de giymeyen giyemeyenleri de unutmamak gerek.
Kendi fikrim yaşlı ve rüküş göründüğü yönünde. Yaptığım araştırmalara göre leopar giyip rüküş görünmemek için tek parça üzerinde olmalı. Yalnız elbise yada yalnız ayakkabı çanta gibi. Kilolu hanımlara ise tavsiye edilmiyor.
Leopar deseni daha önceleri ayakkabı çanta ve elbiselerle sınırlı iken son yıllarda tüm aksesuarlara yayılmış durumda.

Yinede ben;
Hayvan desenlerinin doğada ait olduğu yerde kalmasından yanayım.
Ya siz leoparı sevenlerden misiniz?
**Yazı alıntı değildir..

12 Kasım 2010 Cuma

A MODA STYLE

Hemen hemen tüm kadınların takipçisi olduğu bir tarz vardır ve alışverişlerinde genellikle gözleri o tarzda tasarlanmış ürünlere yönelir diye düşünüyorum.Modayı takip edenlerin artık out,''bana yakışandır modam'' diyenlerin ise in olduğu dönemimizde -ki bende ikinci seçenek taraftarıyım- kendi stilini yaratan kadınların çok daha orginal göründükleri ve kendilerini kalıplaştırmadan sokağa adım attıkları da bir gerçek benim gözümde...
Oradan-buradan bulduğum kıyafetleri birbirine kombine ederek,birkaç takı veya kemer ile bütünleştirip üzerimde taşımak benim tarzım.Sadece klasik ya da sadece spor giyindiğim günler oldukça nadirdir.Genel anlamda birbirine karıştırıp kullanırım kıyafetlerimi.Lütfen bunu kumaş pantolon altına converse giymek ile karıştırmayın;asla yapmayacağım ve yapan kişilere de yakıştırmadığım bir seçenek bu :) Yine de aranızda bu tarz bir kombine ile dolaşan var ise saygı duyduğumu da belirterek,zevkler tartışılmaz cümlesinin arkasından hafif gülümsemek istiyorum :)
Moda konusunda kendi görüşlerimi genel anlamda tanıttıktan sonra; 'A MODA ÇİZME STYLE' için takibinde olduqum ve tasarımlarını oldukça beqendiqim bir Japon üretimi sunumları için hazırlıklara başlıyorum.
Sonra ki posta kadar mutlu kalın...

11 Kasım 2010 Perşembe

Aylin qeldi,kemerini baqlamayan kalmasın :)

Sıkı dur!
Beni tanımaya adım atacaksın.Kemerinin bağlı olup olmadığına dikkat et ve ibre 200 ü vurduğunda dünyamda kaybolmaya hazır ol,işte başlıyoruz;
Deli-dolu,içinden geldiği gibi hareket eden,inatçı,kararlı,dediği dedik çaldığı roman havası :) 9/8 lik hayatı ve tango kıvamında duyguları,hayatın virajlarında hızlı mı hızlı;aklı başında sayılabilecek kadar akıllı bir kadın var karşınızda...
Genellikle dünya benim etrafımda dönüyor ama bazen rotamı şaşırdığımda dünyayı durduruyorum ve etrafında dönmeye başlıyorum :) ''Biri bana dur desin'' sinyali verdiğimde,dur diyecek kişiyi seçiyorum ve bir sonra ki tura kadar işaret parmağımla dünyanın dönmesine izin veriyorum :)
 Modayı,müziği,film dünyasını fırsat buldukça da kitapları takip ediyorum.
Mümkün olabilse dört mevsim yaşayabilecek kadar kış aşığıyım ve aynı zamanda Aralık ayı doğumlu bir kış kadınıyım.
Takılarım,çantalarım,rimelim vazgeçilmezim ve tabii bir de olmazsa olmazım allığım...
Özgürlüğüme olan düşkünlüğüm en öne çıkmış özelliğim ve karşı dünyamız tarafından da en sevilmeyen özelliğim :)
Tamam sakin olun,vitesi küçültüp yavaş yavaş sağa çekiyorum;inmek isteyen inebilir,kalan sahalar her daim benim :)

Berrin geldi, esas duruşa geçin :)

Otuzlu yaşların hemen başında evli, mutlu (an be an değişebiliyor) ve çocukluyum :)
öyle olmasaydım aktivist olabilirdim sanıyorum. Özellikle hayvanlara ve doğaya çok duyarlıyım. Yazarım, çizerim, okurum, eğlenmeyi, gülmeyi yaşamayı dostlarımı severim. Asla yapamam diye düşündüğüm şeyleri yapmayı hayal ederim. Bungee jumping gibi..Yaşlanmayı düşünmüyorum..kış tatillerini ve sporlarını tercih ederim.
Rahatıma ve özgürlüğüme düşkünüm, turuncu renkle aramda tuhaf bir bağ var, turuncu olan her şey benim olsun isterim :)
Bulaşık makinesi boşaltmaktan, kibirli insanlardan, istediğim şeylerin olmayacak olma ihtimalinden nefret ederim.
Sabırsız, güleç, esprili ve her ortama ayak uydurabildiğimi söylerler..
Dünya üzerinde saçlarını boyatmamış ender kadınlardan biri olabilirim :)
Elbette on iki cümleden ibaret değilim. Ama tek cümleye indirgeyecek olursam, uzay boşluğundan kaçmış tanımlanamaz bir cisimim :)
Berrin ben..
Merhaba!

Stiletto

Kim ne derse desin, görünüş olarak kadını kadın yapan topuklu ayakkabılardır. Hele ki bu topuklu ayakkabılar stiletto ise seksapeli tavan yaptırır. Tabi yürümesini biliyorsanız. Dizler kırık safinaz şeklinde yürüyorsanız bırakın seksapeli sadece komik duruma düşersiniz. Her ne kadar hemen her küçük kız annesinin topuklu ayakkabılarına özenip büyüse de sonrasında bu ayakkabıları taşıyamaz. Stiletto ile yürümek bir sanattır..Ülkemizde ortalama boy oranı1.60 iken stiletto giyip kendini dev aynasında görmek mümkündür :)
Stiletto anlatılmaz yaşanır..diğer adı cazibedir..Dünya'ya meydan okumadır.
İşte bu yüzden sayfamızın adı STİLETTO..Zaman içinde kadına dair her şeyi bulabileceğiniz.