30 Aralık 2010 Perşembe

3 in 1 :))

Bir kumral,bir esmer ve bir sarışınla 2010'a veda etmeye ne dersiniz?

Aşk ve Ceza dizisinin karizmatik ağası Savaş Baldar yani Murat Yıldırım...
Hayranlık derecesinde olduğum,orada ki karakterini,duruşunu,tarzını çok beğendiğim Murat Yıldırım 2010'a veda ederken favorilerimiz arasında yerini aldı Stiletto'da.Dizide ki karakterinden sıyrıldığında Stiletto'daki ünvanını kaybetme ihtimaline karşı yine de 2010'un yakışıklı kumralı karizmatik ağamız :)


Başka bir diziden Deli Mustafa olarak tanıdığımız Engin Akyürek son dönemin tutulan dizisi Fatmagül'ün Suçu Ne de Kerim karakteriyle karşımızda.Önceleri hırçın halleriyle hayranı olduğum Engin Akyürek,yer aldığı bu dizide oldukça sakin,efendi bir karakter sergiliyor.Ve oldukça da duygusal :) Stiletto'nun esmer yakışıklısı 2010'da Engin Akyürek oluyor :)


Ve o hemen hemen çoğu dişinin gözdesi:)Çapkın gülüşü,etkileyici fiziği,bakışları,ses tonu hele hele Aşk-ı Memnu'da ki inanılmaz performansıyla tahtını kadın dünyasına inşa eden Kıvanç Tatlıtuğ :) Sarışın erkeklerden pek hoşlanmadığımı yakın çevrem bilir,varsa yoksa esmerdir gözdelerim ama bu sarışın Kıvanç Tatlıtuğ ise orada bir u dönüşü söz konusu olabilir :)) İşte Stiletto'nun sarışın yakışıklısı;sanırım sadece 2010 a değil gelecek yıllara da damgasını
vuracak olan Kıvanç Tatlıtuğ  :)


Herkese Mutlu yıllar...

28 Aralık 2010 Salı

ikibin on kırmızı don :)

Yılbaşı gecesi kadınların uğur getirsin diye giydikleri kırmızı iç çamaşırı (don:) çılgınlığını bilmeyen yoktur. En azından kendi adıma bu güne kadar bir kaç defa hediye aldım bir defa da bana hediye edildi :)
Uğuruna inanıyor muyum..elbette hayır ama giymekte de sakınca görmüyorum :)
bu tarz şeyler basit küçük eğlenceler mutluluklar için zaten..
1956 yılında amerikalı bir iç çamaşırcının elinde yığınla kırmızı çamaşır kalmış ve onları bir şekilde satmak için böyle bir kampanya uydurmuş işin aslıda bu..bir deli kuyuya taş atmış anlayacağınız :)
çok şık/şirin minik kutu yada paketlerde satışa sunulan kırmızılardan alıp samimi espriden anlayan arkadaşlarınıza hediye edebilirsiniz..
keşke bir anket yapıp o gece türkiye'de kaç kişinin kırmızı olduğunu bilebilseydik :))
a..yılbaşı gecesi hiç kırmızı don giydiniz mi?
b..asla giymem diyenlerden misiniz?
c..hediye eden olursa giyerim diyenlerden misiniz:)))

26 Aralık 2010 Pazar

Bulaşık makinenize parlatıcı yerine..

Bulaşık makinenize parlatıcı yerine, yine parlatıcı gözüne elma sirkesi koyabilirsiniz. Sirke doğal bir parlatıcıdır. Denenmiş ve onaylanmıştır :)
Kimyasal parlatıcı son durulama ile birlikte tabak ve çatalların üzerinde kalıyor ve haliyle çok zararlı.
Ayrıca makinemizin güzel kokması için hazır kokular almak yerine sıktığımız limonların kabuklarını makinenin uygun yerlerine bırakırsanız yıkama sonunda doğal bir limon kokusuyla karşılaşacaksınız :)
benden söylemesi..

18 Aralık 2010 Cumartesi

Doğum günün kutlu olsunnnnn!



Bugün, ortağım, arkadaşım, bazen kardeşim, bazen çocuğum gibi hissettiğim  ama en çok da dört senedir dostum olan Aylin'in doğum günü..ilk defa bu sene yaş olarak büyüdüğünü hissediyorum :)
Bir gün ona doğum günü pastası yapmayı umuyorum ve yan yana beraber kutlamayı :)
sağlıklı mutlu geçireceğin yeni bir yıl diliyorum..
ve, büyü de gel çocuk büyüde gel, hadi o yolları yürü de gel diyorum :)



15 Aralık 2010 Çarşamba

Kadınlar her zaman çok şey istemezler :)

 Sanılanın aksine çok şey istemeyiz, ufak şeyler mutlu eder bizleri :)
mesela son günlerde benim olmasını istediğim üç şey var..
ilki yine son zamanlarda çok moda olan ve bence tırnaklarda harika duran lacivert oje..en kısa zamanda bir tane edineceğim..
 Diğeri kar tanesi biçiminde bir kolye..bunu ciddi anlamda istiyorum. Aslında uzun zamandır var aklımda. Beyaz altın olanları 200 ile 600 tl arasında (ortalama) gümüşleri ise 30 tl civarında.
kışı çok seven ve bir kış kadını olan ben bunu zevkle takabilirim :) hatta benim olduktan sonra boynumdan hiç çıkartmayabilirim..
ne kadar şık öyle değil mi?
 ve sonuncusunu hafta sonu avon katologunda gördüm..avondan bir kaç göz kalemi ve ruj dışında bir şey almadım. aldıklarımdan da memnun kaldığımı söyleyemem. Göz kalemi allerji yaptı. Neyse ama bu sefer alacağım, bir çanta :)
çok hoşuma gitti. yaklaşık olarak 50*28 ebatlarında..biraz büyük gibi dursa da bence çok hoş. hem ben büyük çantaları tercih etmişimdir . içi kırmızı..bu önemli bir detay benim için..ayrıca dışında takıp çıkartılabilen saten bir fiyonku var. ocak ayına girmeden sipariş vermem lazım. fiyatıda kampanya dahilinde yuvarlak hesap 28 tl. çok hesaplı. Beğendiyseniz aklınızda olsun..
işte şimdilik hepsi bu :) bunlar kendim için harika yılbaşı hediyeleri olabilir..

13 Aralık 2010 Pazartesi

Vintage Tarzı


Vintage'in kelime anlamı bağ bozumu demek ancak günümüzde eski tarz anlamına geliyor. Bir kıyafetin vintage olması için belli bir dönemi yansıtması gerekiyor. Aslında sadece kıyafette değil mobilyadan aksesuara kadar geniş bir yelpazede vintage tarzı..
Burada bu tarz eldivenleri paylaşmak istedim, gerçekten çok hoşlar.
Son yıllarda patlama olmasına rağmen ben hep nostaljik giyinmeyi sevmişimdir. Gelinliğim dahil 60 lı yılları yansıtmıştır.
Hali hazırda şu an senelerdir kullandığım annemin iki üç kazağı 2 adet portföy çantası ceketi beresi bluzu ve kemerleri var. On beş sene kadar önce bunlar artık işe yaramaz diye attığımız güzelim ayakkabı çanta hırka ve elbiseleri düşündükçe içim sızlıyor :) unutmadan bir kaç tane de filiz akın hülya koçyiğitin filmlerinden kalma tarzda kapri kol degaje yaka diz üstü elbisemiz var :)
Başka bir zaman bendeki eşyaları paylaşacağım..
Günümüz modasında vintage kıyafetler modern aksesurarlarla zenginleştiriliyor, belki böylesi daha iyi..
Bir elli sene sonra da şu anda giydiğimiz dar paça düşük bel kotlar, topuklu bilekten yarım çizmeler tekrar moda olur. Yeni kalan eşyalarımızı saklayalım kızlarımıza :)
Vintage'li günler dilerim :)

6 Aralık 2010 Pazartesi

5'i bir yerde çayı ile zayıflayalım

Mate yaprağı: Tüm dünyada obezite tedavisinde kullanılan mate çayı, yağ emilimini engelleyerek vücuttan su atımını kolaylaştırıyor. Her yaşta insanın rahatça kullanabileceği bitki, iştahı kapatarak zayıflamaya yardımcı oluyor.

Yeşil çay: Son yıllarda kullanımı bir hayli artan yeşil çay, vücutta biriken toksinleri atarak sindirimi kolaylaştırıyor.

Funda yaprağı: İyi bir böbrek çalıştırıcı ve idrar sökücü olan yaprak, bu özelliğiyle zayıflamaya yardımcı oluyor.

Biberiye: Yağ eritici ve hazım kolaylaştırıcı bu bitki, vücutta biriken toksinleri atarak ideal bir kiloya kavuşmanızı sağlıyor.

Kekik: Halk arasında yaygın olarak kullanılan kekik, sindirimi kolaylaştırarak vücuttaki fazla suyu atarak kilo vermenizi sağlıyor.


Bir ayda 5 kilo kadar verdiriyormuş. Tabi bu vücut kütlesine ve fazlalıklara göre değişir 10 kilo kadar verenlerin yorumlarını da okudum.
Ben bu sabah başladım hatta şu anda içiyorum :) Herhangi bir tatlandırıcıya gerek yok tadı fena değil..
Aç karnına içilmesi tavsiye ediliyor.

1 litre kaynamış suya yukarıda ismi yazılmış olan bitkilerden bir çay kaşığı atılıyor 10 dakika bekliyor sonra süzülüp içilecek.
hazır paketlerde satılanları da var ama aktardan açık şekilde alıp kendimizin hazırlaması daha mantıklı geldi bana. Süzme işiyle vakit kaybetmek istemezseniz bir tülbentin içine otları koyup o şekilde de sıcak suya bırakabilirsiniz..
Yanı sıra yürüyüş ve egzersiz ve tabiki boğazı biraz tutmak gerekiyor :)

Öyle bir milletiz ki ne yesek içsek de kilo versek derdindeyiz :)
yememeyi düşünmek yerine zayıflarken bile yiyip içmeyi düşünüyoruz :))
gelişmeleri buradan paylaşmaya devam edeceğim..
var mı eşlik etmek isteyen?

3 Aralık 2010 Cuma

Bakır kızıl'a ne dersiniz?


Daha önce saçlarını hiç boyatmamış, bu konuda oldukça tecrübesiz aynı zamanda zor beğenen biri var karşınızda :)
Beyaz tenli ve koyu kestane tonunda saç rengi var ve eğer gözünü karartırsa bu tonlardan birine geçiş yapacak :) Kızıl zor bir renk denir her zaman aynı zamanda iyi bir kuaför bulmak da..
ilk resimdekini oldukça beğendim yakışacağını da düşünüyorum ama ilk etapta daha koyu bir tonla mı başlamak gerekir? sanki üçüncü resim başlangıç için daha iyi ne dersiniz?
Bakır kızıl sevdim bunu, şimdi tek eksik olan cesaret ve akılcı öneriler :)

2 Aralık 2010 Perşembe

ah, biz kadınlar II :)

Bu kadar karmaşık olmak zorunda mıyız :)
Oysa erkekler otomatik vites gibiler bastık mı dümdüz giderler..Bir şeyin ortası yoktur onlarda ya evet ya hayır ya vardır ya yoktur ya gaz ya frendir :)
Bizler ise, devir almamız bir dert hava durumu yol durumu ayrı derttir. Ottan kuştan etkilenir kafamızda hep kırk tilki döner, her şeyin en ince ayrıntısına kadar planladığımız gibi olmasını isteriz..zamanla yarışır, zamana güvenmez hiç bir şeyi zamana bırakmayız..
Kaçan bir çorap, bulunamayan küpenin teki, arabanın benzin işaretinin yanıp sönmeye başlaması hepsi derttir..(kendi adıma:)
kısaca kadınlar yola çıktıkları an vardıkları yerde park yeri bulup bulamayacaklarını düşünürken, erkekler için böyle değildir, onlar park etmese de olur yolun ortasında bırakıp giderler :)
bu park meselesini hayatla da ilintileyebiliriz..
keşke bizler de karnımız tok elimizde tv kumandasıyla dünyanın en mutlu insanları olabilsek :))





29 Kasım 2010 Pazartesi

Kaynak Saç

Hayır,yanlış biliyorsunuz işte işin aslı öyle değil!

Uzun ama yanlış kuaför seçimi ile yıpranmış olan saçlarımı hiç istemeyerek kısaltmıştım.Bir türlü kendimi benimseyemediğim içinde nasıl uzun saç kullanırım diye düşünüyordum.Çocukluğumdan kalma baya uzun bilek kalınlığında bir saçım var,hiçbir şekilde işlenmemiş.Onu kaynak yaptırmaya karar verdim derken,danıştığım kuaförüm saçımın incelmiş ve yıpranmış olduğundan kaynağı önermedi.Çıt çıt yapmayı düşündüm fakat onu kullanmak için de saçımın kısalığından kaynaklı kuaföre gitmem gerekecekti sıkça.Sonuç itibariyle at kuyruğu olarak yaptırmaya karar verdim postişimi,en azından bir yerde uzun kullanmanın tadını almış olacağım.
İşin aslına gelince,hemen hemen hepimizin zararlı diye uzak durduğu kaynak aslında bilindiği gibi saçı yıpratan ya da uzamasına engel olan bir şey değilmiş.Kuaförümden edindiğim bilgiye göre,kaynak yapıldıktan sonraki süreçte saç diplerimizden kopan teller dökülmeyip kaynağın yapıldığı kısımda biriktiği için,çıkartıldığı zaman yoğun bir dökülme görülüyormuş ve kadınlar bunu ''aman allahım saçlarım tamamen döküldü'' olarak yorumluyor ve kaynağın saça zarar verdiğini düşünüyormuş.Halbuki dökülen sadece dipten kopupta yere düşmeyen birikmiş saçlar :) Birden o kadar saç dökülünce panik olunuyor demek ki :) ''oh be ne güzel aylarca hiç saçım dökülmemişti'' diye düşünen yok sanırım,bu da olumlu tarafı olsa gerek düşünebilene :)
Kaynak ilk yapıldığı iki-üç gün içerisinde biraz acı veriyormuş,bir kaç gece rahat uyuyamamayı göze alırsanız daha sonra alışmış olacaksınız korkmayın :) Rahat rahat banyoda şampuanlayabiliyor ve dilediğiniz gibi de kurutabiliyorsunuz.Tek kötü yanı dipten tarayamamanız.Üstten üstten,fırça tellerini derine sokmadan düzeltebiliyorsunuz saçlarınızı...Tabii fön ve benzeri durumlar için kuaföre başvurmak gerekiyor zarar vermemek için...
Dediğim gibi saçımın inceliği ve yıpranmışlığı açısından bana önerilmedi ama siz düşünüyorsanız benim söyleyeceklerim bunlar...
Bu arada saçlar için en doğal bakımın haftada bir zeytinyağı olduğunu söylemiş miydim?Deneyin...
Sevgiler...

28 Kasım 2010 Pazar

Pembe sevenler parmak kaldırsın :)

Olmazsa olmaz renklerimden olan pembe rengi için japon tarzdan alıntı yaptığım iki foto paylaşacağım sizlerle.Bir tanesi kotla rahat rahat kullanabileceğiniz,bu senenin yuvarlak burun modasına uygun tatlı mı tatlı bir ayakkabı.Kimine göre iddalı kimine göre günlük kullanıma uygun olan bu rengin ayakkabısı japon Tarz Giyim'de 75 tl olarak izleyiciye sunuluyor.

Diğeri ise yakasında ki tüyden kaynaklı daha klasik kullanıma uygun düşecek,belki biraz daha ağır duran toz pembe diyebileceğimiz bir pardesü...Onun fiyatı da 60 tl olarak sunulmuş.

Ürünlerin güzelliği dışında ilgimi çeken fiyatlarının uygunluğu...Kargo ödemelerini de kendilerinin yaptığını belirtirsem siz de hak verirsiniz sanıyorum.Tek riskli tarafı deneme olanağının bulunmaması ama belli ürünlerde bunun öneminin olacağını da düşünmüyorum.
Neyse,ne diyorduk pembe renk sevenler parmak kaldırsın :) Leopar dışında kıyafetlerim arasında illa ki olmalı dediğim bu renk,aksesuarlarımdan oje rengime kadar dört yanımı sarmış durumda.Çingene pembesinden tutun da,oldukça cırtlak bir pembeye varana kadar her tonuna giriş iznim var diyebilirim.İnsanın özgür,mutlu,heyecanlı ve maceraya açık ruh durumlarında kullanılmaya en müsait ve ruhu doruğa taşımaya etken en özel renklerden olduğunu düşünüyorum.Eğer uzak duruyorsanız,yanlızca bir defa bu renge geçiş hakkı vermenizi tavsiye ediyorum.
Son olarak;

Eskilerden günümüze gelen bir kesim olarak yazmam yanlış olmayacaktır,hani şu Hülya Avşar'ın disco sahnelerinde üzerinden düşürmediği tarzda,tek eksik olan başımda ki bantım olsa gerek :) Siyah tayt,siyah çizme ve siyah kemerle kombine ettiğim bu pembe tuniğim en sevdiklerim arasında...
Bu arada Berrin bilir bir de kırmızı oje tutkum vardır benim,her kıyafete uyar gözüyle baktığım bir tutku noktasında hem de :) Bununla ilgili başka bir post yayınlayacağım,tekrar görüşmek üzere...

25 Kasım 2010 Perşembe

Topuklu ayakkabıyla kafasına vuruyorum, kimin mi? Ünlü düşünür Nihat Doğan'ın :)

He zoruma gitti :)
Lise yılları mıydı yeni mi bitmişti hatırlamıyorum kral tv nin ilk açıldığı revaçta olduğu sene ilk olarak orada görmüştüm zat-ı muhteremi.. gırdınnn galbimiiii diye gerdan kırıyor aynı anda şangırrrrtt diye camlar kırılıyordu :))
Şu adamı da sevenler vardır elbet, misal beni çok güldürüyor, bu şekilde güldürebilen azdır.

Sayfaya yakışsın diye pembe gömleğiyle çağırdım neden mi? stilettonun sivri topuğuyla kafasına kafasına vurmak için. Belki aklı başına gelir :)

Geçtiğimiz yaz ismini hatırlayamadığım yeni bir dondurma markasının reklamlarında görünmeye başlamıştı ki kısa sürede reklam yayından kalktı muhtemelen dondurmayı kimse almadığı için firmada battı nihat doğan yüzünden. E çeksinler cezalarını dondurma reklamında ne işi var bir de sonunda 'face to face' deyip bilmem kaç numaralı bakışıyla bakıyordu :)
Bu adamı jilet reklamında oynatmak gerektiğini düşünememişler. Ne de olsa kendi söylemiyle 'nihat doğan sakal gibidir, kestikçe daha gür çıkar' :))

şimdi sizlere ünlü düşünür Nihat Doğan'dan inciler sunacağım..

'önceden delikanlılığın kitabını yazıyorlardı, şimdi gayliğin..yazsınlar bakalım'
'halkın idolu robin hood olacağım..başbakanlıktan liderlikten bahsediyorum'
'benim memleketimin koyunu bile bir başka bakıyor' :)))
'biz boşandığımız kadının topuğuna dahi bakmayız' hahhahahha
'senin ruhun benim ruhumun önünde diz çöker tövbe ister'(i. tatlıses için)
'ben überseksüelim' hahhahahha
'face to face görüşelim'
'Atatürk ne demiş; yurtta sulh barışta sulh' :))
'filmi izledim beğendim, anladığım kadarıyla New york'ta geçiyor' (New york'ta beş minare için)

ve daha neler neler..
Stiletto kafasına ilk vurulacak olanı Nihat Doğan olarak seçti..
Benim memleketimin erkeği de bir başka oluyor bir başka bakıyor canım :))))

24 Kasım 2010 Çarşamba

Makyaja kanmayan erkek,bilinçli tüketicidir :)

Sabah sabah bir erkek arkadaşımın facebook sayfasında rastladIm bu cümleye,oldukça güldüğümü söylemeliyim.
Ben erkek olsaydım sanırım hayatımda ki bayanın sabah kalktığında nasıl göründüğünü merak ederdim.Tamam yanıma gelirken,dışarı çıkarken süslenip püslenip yerini alıyor şehir sokaklarında ama ya ev sınırlarında?Tepeden topladığımız,savruk giyindiğimiz,salaşa beş kala dediğimiz günlerimiz elbette oluyor ama o esnada makyajımızdan arınan yüzümüz ne durumda?Hemen söyleyeyim,eğer yoğun makyaj gören bir cildimiz var ise kesinlikle solgun ve gözeneklerin kapanıp hava almamasından kaynaklı pürüzlü bir durumda.Makyaj sonrası tonikler,losyonlar,besleyici kremler olsa da bunlara ayıracağımız 5-10 dakikalık zamanı dahi çok görmemiz biraz da buna neden...
Tonik,maske tarzında ürünlerle uğraşacak zamanımız ya da günün yorgunluğundan halimiz olmadığını düşündüğümüz anlarımızda en azından bir kremle yüzümüzü nemlendirmeyi öneriyorum.Kullandığım ve oldukça yararını gördüğüm kayısı yağını da denemenizi tavsiye ediyorum ayrıca...Aktardan tedarik edebileceğiniz 1 şişe kayısı yağını,her akşam yüzünüzü temizledikten sonra pamuk yardımıyla sürüp gece boyu bekletebilirsiniz.Hem canlı bir görünüm sağlayacak hem de gözeneklerinize yerleşmiş olan makyaj kalıntılarını temizleyecektir.(Çok hafif duyacağınız yanma,cildinizin ne denli yorgun olduğunun göstergesidir).

Gelelim bilinçli tüketici konusuna:) Bana makyaja kanmayan bir erkek gösterebilir misiniz:)
Varsa çıksın meydana :)


22 Kasım 2010 Pazartesi

hangi ülkenin erkeği size göre (test)

Hangi ülkenin erkeği size göre bilmek istiyorsanız mahmure.com daki bu testi çözmeye davet ediyorum sizi :)

İran
Sadece görece muhafazakar yapınızdan dolayı değil, karşı cinste aradığınız diğer kültürel ve fiziksel özelliklerden dolayı da ruh ikizinizin İran'da olabileceğini düşünüyoruz.
Müthiş bir kültürel mirasa sahip bu topraklarda, damarlarında Pers kanı dolaşan bir prens sizi bekliyor olabilir...

benim testimin sonucu bu :)) sevmediğin ot burnunda bitermiş derler ya öyle..
banane saymam :))

20 Kasım 2010 Cumartesi

Ah, kadınlar :)




*Bütün kadinlar kesin bir cevabi olmayan konularda soru sormakta müthis ustadir. Maksat, siz kendinizi sürekli suçlu hissedin.
* Istinasiz her kadin vermesi gereken bir-iki kilo oldugunu düsünür.
* Kadinlar tuvaletin kapagini küçük bir hareketle indirmek yerine tuvaletten salona kadar yürür, kocasina söylenir ve tuvalete geri döner.
* Erkek konusurken kadin lafin ortasindan konusmaya dalar ve devameder.Ayni seyi erkek yapacak olsa kiyamet kopar.
* Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen kadin, sokaga çiktiginda saatlerce baska kadinlarin elbiseleriyle ilgilenir.(evett)
* Kocalarinin zengin, yakisikli, kültürlü, basarili, dürüst, güvenilir, sadik ve kilibik olmasini isterler.Bu kadar meziyet kafi. Adamin kafasina kakilacak birkaç eksiklik olmali. (hahahhah)
* Eger iliski bitecekse bitiren tarafin kendileri olmasini isterler. Olurlar da. Aksi durumda ne yapar ne eder tekrar bir araya gelir, ''terk etme''eylemini gerçeklestirirler.(ehehehheh)
* Dünyanin merkezi olmak isterler. Cesareti olan erkek varsa baska merkezler icat etsin. Hiç olmazsa ''Pisman olma'' duygusunu tatmis olur. (hahah)
* Kadinlar kendilerine neler verildigine degil, onlar için nelerden vazgeçildigine bakar.(hımmm)

alıntıdır..

14 Kasım 2010 Pazar

A MODA STYLE ÇİZME

Sanıyorum kış ayı kombinelerimizin en belirgin hatlarını oluşturan bölümlerden biri bu;hemen hemen her kadının dikkat ettiği,vitrinlerde sık sık göz attığı,giymeye cesaret edemese dahi beğendiği değişik modellerin bulunduğu bir kategoride çizmeler.Genellikle düz taban çizmeler revaçta gibi görünse de,topuklu çizmelerinde kaybolmadığı bir kış dönemi geçirdiğimizi görüyorum etrafıma baktığımda...Benim tercihim genel anlamda düz taban çizmeler oluyor,şuana kadar sadece bir defa topuklu çizme giydim bu sene ve masabaşı çalıştığım halde oldukça yordu beni...
Daha önceki postumda bahsettiğim japon tarzı çizmelerden birkaç model ekleyip beğeninize sunmak istiyorum bu yazıda.Önce benim her aksesuarda ve giyimde favorim olan leopardan başlayalım;
İşte benim gibi ''ben yüksek ve ince topuk giyemem'' diyenler için oldukça şık ve albenisi olan bir leopardi çizme...Bahsettiğim japon tarz stilde fiyatı 80 TL olarak geçiyor.

Yukarıda eklediğim çizmeye nazaran daha dişi ve daha ince topuk bir leopar...Bence klasik giyime daha yatkın,genel anlamda spor giyinene bir kadının tercih etmemesi gereken ve tabii ince topuk ile yürümeye cesaret eden bir kadının da rahatlıkla tercih edebileceği bir tarzda.Fiyatı 95 TL olarak geçiyor.

Yine ince topuk ve benim yine özellikle kırmızısını iddialı bulduğum,aynı zamanda da her iki rengin oldukça şık durduğunu düşündüğüm favorilerimden bu çizmeler.Hem kot ile hem kumaş pantolonla çok rahat kullanılabilecek ama ince topuk olduğundan yürüyüş açısından ayakları zorlayacak bu çizmelerin fiyatları da 95 TL olarak geçiyor.
Bu topuklu çizmeler arasından hemen sıyrılıp bir tane düz taban çizmeye bakalım mI?Mesela siyah renginin de mevcut olduğu bu çizme;

Her çeşit kıyafet ile rahat rahat kullanılabilecek,oldukça rahat görünen ve oldukça şık bir görüntüye sahip bu japon tarzı da 80 TL olarak geçmekte...Japon tarz diyorum fakat benzerleri illa ki piyasada mevcuttur.
Son olarak benim oldukça beğendiğim ama renginden ötürü kullanışlı bulmadığım bir çizme ile noktalıyorum postumu;
Topuğu hemen hemen hepimizin kullanabileceği ölçülerde,yuvarlak burunlu,farklı renklerinin kot ve etek ile çok güzel duracağına inandığım şık bir çizme modeli...
Son cümleleri yazarken favorimin her daim leopardi olduğunu belirtmek istiyorum,yanlızca çizmede değil kadına dair herşeyde bir parça leopar bulunmalı bana göre.Kıyafetlerim de yer yer hakim olan leoparları da bir sonraki postlarda belki paylaşabilirim sizinle,ne dersiniz?
Mutlu kalın...

13 Kasım 2010 Cumartesi

Leoparı ya seversin ya sevmezsin

Dişiliğin, vahşiliğin, gücün cazibenin simgesi olarak görülen leopar desenli elbiseler ve diğer ürünlerin modası geçmiyor. Her yıl değişen trend’in yanında leopar ayrı bir kulvarda hakimiyetini sürdürüyor.
Son yıllarda orijinal sarı kahve tonlarının dışına çıkılıp pembe siyah gri turkuvaz tonlarına  geçilmesi beğeni yelpazesini genişletmiş durumda.
Kadınların hatta erkeklerin de leoparı seven ve sevmeyenler olarak ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Sevip de giymeyen giyemeyenleri de unutmamak gerek.
Kendi fikrim yaşlı ve rüküş göründüğü yönünde. Yaptığım araştırmalara göre leopar giyip rüküş görünmemek için tek parça üzerinde olmalı. Yalnız elbise yada yalnız ayakkabı çanta gibi. Kilolu hanımlara ise tavsiye edilmiyor.
Leopar deseni daha önceleri ayakkabı çanta ve elbiselerle sınırlı iken son yıllarda tüm aksesuarlara yayılmış durumda.

Yinede ben;
Hayvan desenlerinin doğada ait olduğu yerde kalmasından yanayım.
Ya siz leoparı sevenlerden misiniz?
**Yazı alıntı değildir..

12 Kasım 2010 Cuma

A MODA STYLE

Hemen hemen tüm kadınların takipçisi olduğu bir tarz vardır ve alışverişlerinde genellikle gözleri o tarzda tasarlanmış ürünlere yönelir diye düşünüyorum.Modayı takip edenlerin artık out,''bana yakışandır modam'' diyenlerin ise in olduğu dönemimizde -ki bende ikinci seçenek taraftarıyım- kendi stilini yaratan kadınların çok daha orginal göründükleri ve kendilerini kalıplaştırmadan sokağa adım attıkları da bir gerçek benim gözümde...
Oradan-buradan bulduğum kıyafetleri birbirine kombine ederek,birkaç takı veya kemer ile bütünleştirip üzerimde taşımak benim tarzım.Sadece klasik ya da sadece spor giyindiğim günler oldukça nadirdir.Genel anlamda birbirine karıştırıp kullanırım kıyafetlerimi.Lütfen bunu kumaş pantolon altına converse giymek ile karıştırmayın;asla yapmayacağım ve yapan kişilere de yakıştırmadığım bir seçenek bu :) Yine de aranızda bu tarz bir kombine ile dolaşan var ise saygı duyduğumu da belirterek,zevkler tartışılmaz cümlesinin arkasından hafif gülümsemek istiyorum :)
Moda konusunda kendi görüşlerimi genel anlamda tanıttıktan sonra; 'A MODA ÇİZME STYLE' için takibinde olduqum ve tasarımlarını oldukça beqendiqim bir Japon üretimi sunumları için hazırlıklara başlıyorum.
Sonra ki posta kadar mutlu kalın...

11 Kasım 2010 Perşembe

Aylin qeldi,kemerini baqlamayan kalmasın :)

Sıkı dur!
Beni tanımaya adım atacaksın.Kemerinin bağlı olup olmadığına dikkat et ve ibre 200 ü vurduğunda dünyamda kaybolmaya hazır ol,işte başlıyoruz;
Deli-dolu,içinden geldiği gibi hareket eden,inatçı,kararlı,dediği dedik çaldığı roman havası :) 9/8 lik hayatı ve tango kıvamında duyguları,hayatın virajlarında hızlı mı hızlı;aklı başında sayılabilecek kadar akıllı bir kadın var karşınızda...
Genellikle dünya benim etrafımda dönüyor ama bazen rotamı şaşırdığımda dünyayı durduruyorum ve etrafında dönmeye başlıyorum :) ''Biri bana dur desin'' sinyali verdiğimde,dur diyecek kişiyi seçiyorum ve bir sonra ki tura kadar işaret parmağımla dünyanın dönmesine izin veriyorum :)
 Modayı,müziği,film dünyasını fırsat buldukça da kitapları takip ediyorum.
Mümkün olabilse dört mevsim yaşayabilecek kadar kış aşığıyım ve aynı zamanda Aralık ayı doğumlu bir kış kadınıyım.
Takılarım,çantalarım,rimelim vazgeçilmezim ve tabii bir de olmazsa olmazım allığım...
Özgürlüğüme olan düşkünlüğüm en öne çıkmış özelliğim ve karşı dünyamız tarafından da en sevilmeyen özelliğim :)
Tamam sakin olun,vitesi küçültüp yavaş yavaş sağa çekiyorum;inmek isteyen inebilir,kalan sahalar her daim benim :)

Berrin geldi, esas duruşa geçin :)

Otuzlu yaşların hemen başında evli, mutlu (an be an değişebiliyor) ve çocukluyum :)
öyle olmasaydım aktivist olabilirdim sanıyorum. Özellikle hayvanlara ve doğaya çok duyarlıyım. Yazarım, çizerim, okurum, eğlenmeyi, gülmeyi yaşamayı dostlarımı severim. Asla yapamam diye düşündüğüm şeyleri yapmayı hayal ederim. Bungee jumping gibi..Yaşlanmayı düşünmüyorum..kış tatillerini ve sporlarını tercih ederim.
Rahatıma ve özgürlüğüme düşkünüm, turuncu renkle aramda tuhaf bir bağ var, turuncu olan her şey benim olsun isterim :)
Bulaşık makinesi boşaltmaktan, kibirli insanlardan, istediğim şeylerin olmayacak olma ihtimalinden nefret ederim.
Sabırsız, güleç, esprili ve her ortama ayak uydurabildiğimi söylerler..
Dünya üzerinde saçlarını boyatmamış ender kadınlardan biri olabilirim :)
Elbette on iki cümleden ibaret değilim. Ama tek cümleye indirgeyecek olursam, uzay boşluğundan kaçmış tanımlanamaz bir cisimim :)
Berrin ben..
Merhaba!